Lobicilik Nedir? Biraz Strateji, Biraz Empati, Çokça Gülümseme!
Herkese merhaba! Bugün size, akşamdan sabaha kadar tanışmak zorunda kaldığınız ama aslında pek de tanımadığınız bir konu hakkında yazacağım: Lobicilik. Kulağa biraz resmi, biraz da sıkıcı geliyor olabilir, ama bir bakış açısıyla o kadar eğlenceli ve ilginç ki! Hadi gelin, bu “gizli” dünya hakkında biraz eğlenerek konuşalım.
Öncelikle, lobicilik demek, milletvekillerini bir kafede misafir etmek ya da onları çayı demlenmiş halde beklemek anlamına gelmiyor. Lobicilik, bir nevi “çok stratejik ve kurnaz pazarlık” gibi bir şeydir. Eğer kadınlar ilişkilerde, “Aman canım, gel sana nasıl hissettiğimi anlatayım” diyorsa, erkekler de lobicilikte, “Evet, evet, şu konuda bir dakika dur, seni ikna edeceğim” diyebilirler. Bu yazının başında size bunun bir karışımı olacak, merak etmeyin!
—
Lobicilik Nedir, Gerçekten?
Lobicilik, bir grubun ya da şirketin, devlet yetkililerini etkileme çabasıdır. Ama öyle öylesine etkileme değil, tam da istedikleri gibi – tıpkı bir ilişkide, “Aşkım, o eski elbiseyi atman gerek” dediğinizde ki gibi. Ama burada bahsedilen, tabii ki yasa ve politika değişiklikleriyle ilgili etkilemeler. Yani, örneğin bir enerji şirketi, çevre yasalarını değiştirmek için lobicilik yapabilir ya da yeni bir teknoloji firması, devletin vergi politikalarını kendi lehlerine çevirmek için uğraşır.
Erkeklerin bakış açısıyla: Lobicilik bir strateji oyunudur! En iyi hamleyi yaparak rakipleri alt etmek, tavizler vererek işini görmek… Bir nevi “satranç” ama kurallar biraz daha esnek.
Kadınların bakış açısıyla: Lobicilik, bir grup insanın hislerini ve ihtiyaçlarını anlayarak onlarla empati kurmak, içinden çıkılmaz durumlardan çözüm üretmek gibidir. Hani bazen bir ilişkide “Ama ben sana söyledim” dersiniz ya, işte burada da “Benim planımda bir ‘ama’ yok, sadece kazanmak var” demek yok!
—
Lobicilik Nasıl Yapılır? Biraz Strateji, Biraz İkna
Haydi, şimdi lobiciliğin arkasındaki stratejiye göz atalım. Lobicilik, sadece “Seninle bir kahve içelim, biraz da politika konuşalım” meselesi değildir. Her şey doğru kişiyi doğru zamanda etkileme üzerine kuruludur. Ve evet, bazen bu, kahve içerken gerçekleşebilir!
Örnek vermek gerekirse, diyelim ki bir gıda markası, yasal düzenlemeleri değiştirmek istiyor. Bu firma, lobicilere büyük paralar ödeyerek, yetkilileri etkilemek için doğru yerlere doğru bilgileri ve sunumları yapmalarını ister. Bu, yalnızca “İyi bir teklif hazırladım, şimdi siz bunu bir yerlere iletin” demek değildir. Her şey, ne zaman ve kime nasıl yaklaşılacağını anlamakla ilgilidir.
Erkek bakış açısıyla: “Stratejik düşün, başkana düzgünce sunum yap, bir kahve içip her şey hallolur.”
Kadın bakış açısıyla: “Görüşme sırasında onun beklentilerine nasıl hitap edebilirim? Ne zaman empati yapmalıyım, ne zaman istediğimi alırım?” Yani, her iki tarafın beklentilerine uygun şekilde yaklaşmak… biraz böyle ilişki gibi değil mi?
—
Lobicilik ve Biraz Mizah!
Lobiciliğin bazen ne kadar komik ve eğlenceli olduğunu bir düşünün. Mesela, bir gıda şirketinin lobici stratejisi hakkında düşünün. “Evet, biz sağlıklı yiyecekler üretiyoruz ama tüketiciye şunu hatırlatmamız gerek: Birazcık şeker aslında onları daha mutlu yapar!” Şimdi bunu sağlıklı yaşam dernekleriyle nasıl tartışabilirsiniz? Belki de elinizde bir akıllı telefon ve şık bir sunumla, kahve içmeye davet edilen lobicinin “bu işin içinde bir hile var” dedirten bakışını alabilirsiniz.
—
Lobiciliğin Gerçek Hayattan Bir Örneği
Bir hikâye ile bu kavramı daha iyi anlayalım. Geçenlerde duydum: Bir zamanlar, büyük teknoloji firmalarından biri, hükümete çevreye zarar veren bazı ürünleri düzenlemek yerine, daha fazla teşvik sağlamak için lobi yapıyormuş. Bunu yaparken de nasıl stratejiler uyguladıklarını öğrenmek ilginçti: “Tamam, biz sizi dinliyoruz, ama biraz da şunu yapalım…” dediler. Hükümet temsilcileri arasında bu, “Ne var ki?” gibi bir düşünceye dönüştü, çünkü şirketler iyi hazırlanmış sunumlarla bazen karar vericilerin zihnini oldukça kolay değiştirebiliyorlar.
Erkek bakış açısıyla: “Bak, şunu yaparsak kazanırız, şimdi sıradaki hamleyi belirle!”
Kadın bakış açısıyla: “Ama biz onlara empati gösterelim, tüm çıkarlarını bir araya getirelim!” Hah, işte lobicilik burada başlıyor. Hem strateji hem de empati!
—
Lobiciliğin Sonuçları: Kazan-Kazan!
Şimdi bir sorum var: Sizce lobicilik sadece şirketler ya da büyük kurumlar için mi? Bir bakıma, hepimiz lobicilik yapıyoruz, değil mi? Her gün, bir arkadaşımıza ya da iş yerindeki birine “Şu projeyi yapalım, bana güven!” diyerek küçük bir lobicilik yapmıyor muyuz? Belki de biraz strateji, biraz ilişki kurma, biraz da duygusal zekâ! Eğer hayatınızdaki her insanı doğru şekilde ikna edebilirseniz, aslında birer lobici oluyorsunuz.
—
Sonuç Olarak…
Lobicilik aslında o kadar da sıkıcı ve karmaşık değil. Biraz strateji, biraz empati ve çokça mizah katıldığında, işler gerçekten eğlenceli bir hal alabiliyor. Bir sonraki toplantınızda, belki de azıcık “lobici” olmanın faydalarını görebilirsiniz.
Peki, sizce lobicilik sadece büyük şirketler için mi, yoksa bizim günlük hayatımızda da bir yeri var mı? Lobicilikle ilgili başınıza gelen komik bir durum oldu mu? Yorumlarınızı bekliyorum!